CHP Milletvekili Melih Meriç'in yazısı: BAĞ-KUR TESCİL MAĞDURLARI
Vergisi Tam, Kaydı Eksik: Esnafın Silinen Hikayesi...

Bir zamanlar küçük bir kasabada, sabahın ilk ışıklarıyla dükkanını açan, veresiye defterine isimler ekleyen, siftah duası eden bir esnaf vardı. Aslında bu esnafın bir adı vardı ama önemli olan ismi değil, hikayesiydi. Çünkü onun hikayesi, on binlerce esnafın kaderini anlatıyordu.
Bu esnaf, devletin kendisine "Gel, ekonomiyi kalkındır" dediği günlerde, elinde çekiç, terazisi ya da terzi makasıyla işe koyulmuştu. Öyle büyük hayalleri de yoktu. Çoluğuna çocuğuna bakacak kadar kazansın, sağlıkta sigortası olsun, yaşlanınca da rahat bir köşeye çekilsin, yeterdi. Yıllarca çalıştı, her yıl vergisini ödedi, odasına kaydoldu, resmi olarak ticaretle uğraştı. Ama bir gün, emekliliği yaklaştığında öğrendi ki, devlet onu kaydetmeyi unutmuştu.
Düşünün, bir maraton koşuyorsunuz. Başlangıç noktasında isminiz kaydedilmiş, sırtınıza numara asılmış, su molalarına uğruyorsunuz. Koşuyorsunuz, terliyorsunuz, yoruluyorsunuz. Sonunda bitiş çizgisine varıyorsunuz ama bir bakıyorsunuz ki, sistemde kaydınız yok. Size “Kusura bakma, seni listede bulamıyoruz. Yarışı tamamlamış sayılmıyorsun” diyorlar. Hangi mantıkla kabul edilebilir böyle bir şey?
Bağ-Kur tescil mağdurlarının yaşadığı tam olarak bu. 1982 ile 2000 yılları arasında esnaflık yapmış, vergisini ödemiş, işini yürütmüş, ama Bağ-Kur’a kaydedilmemişler. Halbuki o dönemki kanunlara göre devletin kendilerini resen kaydetmesi gerekiyordu. Ama devlet hafıza kaybı yaşadı.
Şimdi devlet bu insanlara diyor ki: “Siz başvurmadınız, biz de sizi kaydetmedik.” Ama bu, bir doktorun hastasına “Kendi kendine tedavi istemediysen, hastalığını kaydetmedik” demesi gibi bir şey. Devlet, varlığını zaten vatandaşın haklarını korumak üzerine inşa etmez mi? Hata kimin?
Bu mağdurlar, şimdi emekli olamıyor. Onlara deniyor ki: “Ödemediğiniz primleri peşin ödeyin, biz de size sigortalı sayalım.” Ama bu insanlar o primleri zamanında ödemek istemişti, kayıtları yok diye sistem dışına itildiler. Üstüne üstlük, şimdi faiziyle o parayı talep ediyorlar. Bu, yıllarca her gün bindiğiniz otobüsün biletini ödediğinizi kanıtlamanız için biletleri saklamanızı istemeye benziyor. Senelerdir aynı durağa yürüyüp otobüse binmişsin, ama şoför "Bileti göster, yoksa hiç binmemiş sayarım" diyor.
Şimdi, bu mağduriyetin giderilmesi gerekiyor. Çünkü bu insanlar, devletten lütuf istemiyor. Sadece geçmişte hak ettiklerini talep ediyorlar. 2008 yılında benzer bir düzenleme yapıldı, ama çoğu esnaf ya bilgilendirilmedi ya da ekonomik sıkıntılar nedeniyle başvuru yapamadı. Şimdi yeniden benzer bir düzenleme yapılması elzemdir.
Devlet, vatandaşına "Beni affet, hatamı düzeltiyorum" diyebilmeli. Bu insanların hakları teslim edilmeli. Çünkü sosyal devlet dediğin, vatandaşına "Kendi başının çaresine bak" diyen değil, "Hakkını alman için yanındayım" diyendir.
Ve unutmayalım, devletin hafızası silinse de, esnafın emeği silinmez. Bu mücadele, sadece bir kesimin değil, tüm toplumun adalet arayışıdır. Çünkü bugün kaybolan haklar, yarın başka birinin başına gelebilir. Adalet, herkese lazım.